Seita ve Setsuko'nun hüzün ve acı dolu hikayesi usul usul sarıyor ruhunuzu ve boğazınızda düğümleniyor. Ne bir söz söyleyebiliyorsunuz, ne de bir damla gözyaşı dökebiliyorsunuz. Öylece boşluğa takılıyor gözleriniz, öylece sessizce...
İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna yakın bir dönemde Japonya'da geçer iki kardeşin öyküsü. Savaşın harabettiği bir şehirde çocukların çaresizce ölüme yürüdüğünü görmek kahrediyor elbette. Nasıl, nasıl görmez birileri diye inanmak istemiyor insan... Nasıl, nasıl sahip çıkamaz bir kişi bile?
Açlıktan, bakımsızlıktan, ilaçsızlıktan ve en çok da ilgisizlikten öldüklerine tanık olmak zor. Üstelik hikayenin gerçek olduğunu bilmek çok acı. Sarsıcı bir animasyon filmi...
Hiçbir şey değişmedi oysaki. Bugün de savaş yine savaş, kötülük yine kötülük. Ülkesinden kaçarken kıyıya vuruyor masum yavrular... Bombalar patlarken savunmasızca yaralanıyorlar... Kaçırılıyorlar, işkenceye maruz bırakılıyorlar... Terkediliyorlar... Hiç bilmiyorlar ki neden? Denizi göğü bilmiyorlar, toprağı havayı bilmiyorlar. Savaş nedir, nedir barış bilmiyorlar. Nereye gittiklerini, ne olduğunu soramıyorlar? Savunmasızlar hepsi, hepsi masumlar. Hepsi oyuncakları ile oynarken, annelerinin gülüşünde şımarmalılar.
Filmi izlerken insanlar nasıl hiç elini uzatmazlar diye sorular içinde buldum kendimi. Uzatabiliyor muyuz ki? Görüyor muyuz ki? O kadar karıştıki kötülük iyiliğin içine, herşeyden korkar olduk. Elde değil, can güvenliğinden korkar olduk. Mendilci, camları silen, tinerci derken arkasında ne var kaçar olduk. Mülteciler derken zarar gelir diye ürker olduk...
Malesef paranoyak olduk... Güvensizlikten sindik, kabuğumuza çekilir olduk...
Affet bizi çocuk, şimdilerde duyarsızlaştık, şiir bile okuyamaz olduk...
Öyle bir ağlasam
Öyle bir ağlasam çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa.
Öyle bir aç kalsam
Öyle bir aç kalsam çocuklar
Size hiç açlık kalmasa.
Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder