24 Haziran 2013 Pazartesi

Bisiklet Hırsızları. Bir yenik öykü...



Vittorio de Sica'nın 1948 yapımı Oscar ödüllü filmi yeni gerçeklik akımının simgelerinden biri. 2.Dünya Savaşı sonrasında İtalya'nın içinde bulunduğu durumu bir ailenin derin kederi üzerinden aktarıyor.

Her sahnesinde içinize işleyen sade bir anlatımla, işsiz bir baba ve oğlunun ilişkisini gözler önüne seriyor. Aylar sonra iş bulan baba Ricci'nin, afiş işini alabilmesi için bir şeye ihtiyacı vardır: bir bisiklet.

Film tüm gerçekliği ile içinize işliyor. Umut, mutluluk, sevinç, hayal kırıklığı, utanç... Tüm duyguları en dorukta yaşatıyor, birbiri içinde kaybolarak... Aileni doyurmak için bir an herşeyi göze almaya kadar zorluyor sizi. Bir hırsızlık bir ailenin dramına yol açarken, o dramdan çıkmak için tüm ahlaki değerleri sorgulatıyor...

Çok güzel bir toplumsal analiz sunduğuna ve her sahnesini merakla izleyeceğinize söz verebilirim. Sonunda mutlu olmanın sözünü ise veremem, çünkü bir şey gelip düğümleniyor boğazınızda. Oyuncuların ünlü birer aktör olmadığını, bir işçi ve yoksul bir ailenin çocuğu olduğunu öğrendiğinizde bir kez daha düğümleniyor boğazınız. Filmden sonra zengin hayatlarına dönen oyuncular yok malesef, aynı hayata geri dönüyorlar...

Filmin her sahnesi çok dokunaklı. Her ayrıntıda çok şey gizli. Utanç içinde bir babanın çocuğunun elini tutma anını dikkatle izleyin. O utançla o minik elin içinde kaybolma, yitme isteğini tüm ruhunuzda hissedeceksiniz.

Hayatta kalma mücadelesi... Doğaçlama oyunculuklar... Bir yenik öykü...

Son günlerde sosyal medyada küçük esnafa destek olma konusu tartışılıyor. Bu filmden sonra büyük alışveriş merkezleri ve süpermerketler yüzünden işinden olmuş bakkallar, lokantalar, tuhafiyeler, kıyafet satanlar geldi aklıma... Biz, zengin insanları daha da zengin ederken, kaç aile işinden oluyor? Kaç baba kendi dükkanını kapatıp şanslıysa birinin yanında çalışmaya başlıyor? Kaç çocuk bu sebeple okumak yerine bir işe girip çalışmak zorunda kalıyor?

Üreten köylüye, kendi işini yapmaya çalışan küçük esnafa destek olmak hepimizin sorumluluğu. Biraz daha ucuz diye süpermarketleri kalkındırmak yerine, onlarla rekabet gücü olmayan mahalle bakkalını destekleyelim. Kim bilir aldığınız o bir ekmek bir ailenin geleceği belki de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder